Yaratıcı insanların 5 büyük korkusu

Boş bir sayfa ya da ekranın karşısına oturan herkes, ister ressam ister yazar ister grafik tasarım uzmanı olsun, yaratıcı sürecin hiç de kolay olmadığını bilir. Bazı korkulara esir olmamak için dikkatli olmakta fayda var.

 

Orijinal bir eser yaratmak, bunun onaylanması ve ödüllendirilmesi son derece zor süreçler. Elbette her işin ayrı zorlukları olsa da yaratıcı süreçler duygusal ve zihinsel olarak her zaman daha yıpratıcı. Tüm bu zorluklara bir de stres, panik ve gelecek kaygısı eşlik ediyor. Korkuların esiri olmamak ve ne olursa olsun çaba vermekten vazgeçmemek için bazı zorlayıcı sorular karşısında sakin kalmakta fayda var.

İşte 5 korkuyu atlatmak için bazı püf noktaları:

Ya başarısız olursam?

Diğer pek çok işte olduğu gibi yaratıcı işlerde de sıklıkla başarısızlık korkusu ortaya çıkabilir. Bu durumda en önemli nokta kişinin kendisine inanmayı ve güvenmeyi asla bırakmaması. Yaratıcılık kişiye has bir durum ve zaman zaman tıkanmak, üretememek, üretileni beğenmemek gibi durumlar söz konusu olabilir. Bu tür anları başarısızlık gibi yorumlamamak gerekiyor. Her işte çıkışlar olduğu kadar inişler de olabileceğini unutmamak gerekiyor. Kişiler için farklı altyapılar, eğitimler ve deneyimler söz konusu olduğu için daha iyi ya da daha kötü gibi sıfatlardan bahsetmek oldukça anlamsız.

Ya kimse işimin farkına varmazsa?

Dünyadaki tüm sanatçıların ve tasarımcıların yaratabilecekleri en muhteşem sanat eserini meydana getirdiklerini düşünelim. Kimse tarafından takdir edilmemeleri ya da işlerinin satılmaması bu eserlerin değersiz, ucuz ve kötü olduklarını mı gösterir? Elbette hayır. Beğeni ve fark edilmenin tek kıstas olduğunu kabul etmek son derece mantıksız. Eserleri kendisi yaşarken fark edilen kişiler olduğu kadar, öldükten yüz yıllar sonra değer gören örnekleri de unutmamak gerekiyor. Elbette para kazanmak ve ilgi görmek için çaba sarf etmek son derece önemli. Ama henüz fark edilmeyen işler için paniğe kapılmamak, sakin kalmak ve yola devam etmek şart.

Ya işlerim eleştirilirse?

Her iş eleştiriye açıktır ve çevremizde her zaman eleştiren biri vardır. Üstelik bu, kişinin işinde daha iyi olmasına ve görmediği noktaları görmesine neden olabilecek değerli ve verimli bir süreci de beraberinde getirebilir. Bunun yanı sıra ne yapsak işimizi beğenmeyen birinin her zaman olacağını unutmamak da önemli. Bu işimizi değersiz kılmaz, dolayısıyla bizi yıldırmamalıdır. Çıktığı anda eleştirilen, beğenilmeyen hatta nefret eden kullanıcıları olan uygulamaları, şirketleri, icatları ya da kitapları hesaba katarak düşünmekte fayda var. Yaratım sürecini tüm sancılarıyla kabul eden kişilerin negatif anları da deneyim kazandıran ve geliştiren süreçler olarak görmesi gerekiyor.

Ya maddi olarak kötü duruma düşersem?

Her zaman para kazandıracak ek işler yapılabileceğini unutmamak çok önemli. Sosyal medya uzmanlığı yapan bir yazar yazarlık yapmayı, grafik tasarım uzmanlığı yapan bir ressam da ressamlık yapmayı sürdürebilir. Elbette sadece keyif alınan işi yaparak para kazanmak herkesin hayali, fakat bunun gerçekleşmesi için zaman ve çaba gerektiğini unutmamak gerekiyor. Zamanın büyük bir kısmını parayla ilgili konular hakkında endişelenerek geçirmek yerine alternatif olarak yapılabilecek işleri araştırmak çok daha mantıklı.

Ya zamanımı boşa harcıyorsam?

Saatlerce televizyon izlemek için zaman kaybı diyebiliriz. Bir ürün, resim, heykel, tasarım, yazı yaratmak için saatlerce uğraşmak ise asla zaman kaybı değil. Yaratım sürecinin her anı, sonuç her zaman istenildiği gibi olmasa da kişiye çok şey katıyor. Hem deneyim hem pratik kazanmak için istenilen bir iş üzerinde çalışmak kadar faydalı bir eylem yok.

Bir cevap yazın